24 Eylül 2013 Salı

Kolay Şiir

KOLAY ŞİİR

(Hacivat, arkadaşının arkasından yetişir.)
HACİVAT - Karagöz'üm bu ne dalgınlık böyle?
KARAGÖZ - Aklımı karıştırma, ben kimseyle dargınlık falan yapmıyorum.
HACİVAT - Dargınlık demedim yani pek düşüncelisin!
KARAGÖZ - Hay hay!... (Söylenir.) Duvarın güneşi yok... Sen duvarsın... olmadı!
HACİVAT - Bunları bana mı söylüyorsun?
KARAGÖZ - (Söylenir.) Güneşin duvarı yok...

HACİVAT - Aklından zorun mu var?
KARAGÖZ - Hakkı da boru yok, git Ali'den al!
HACİVAT - Karagöz'üm iyi misin?
KARAGÖZ - Ben iyiyim, sen nasılsın Hacı Cavcav?
HACİVAT - Hâl hatır sormuyorum, yani aklın başında mı?
KARAGÖZ - Köftehor benimle alay mı ediyorsun? Aklım göbeğim de değil ya, tabii aklım başımda!
HACİVAT - Pekâlâ, öyleyse neden saçma saçma söylenip duruyorsun bakalım?
KARAGÖZ - Anlayamadın mı, şiir yazıyorum.
HACİVAT - Hah hah hah!... Aman Karagöz'üm beni güldürdün! Sen şiir mi yazıyorsun?
KARAGÖZ - Pataklarım ha! Sen yazmıyorsun diye kıskanma!
HACİVAT - Kıskanmak değil efendim, sen güzel şeyler yaparsan ben de gururlanırım.
KARAGÖZ - Homurdanırsan homurdan!...
HACİVAT - Karagöz'üm, okuması-yazması olmadığı halde güzel şiirler söyleyen halk şâirlerimiz var ama... Sen bugüne kadar şiirle hiç uğraşmadın ki! Nereden çıktı?
KARAGÖZ - Televizyondan çıktı Hacı Cavcav! En güzel şiiri yazıp gönderenlere çok para verecekler.
HACİVAT - Efendim, şimdi anladım. Demek ki sen öteki şiirlerle yarışacaksın!
KARAGÖZ - Hay hay, tömbeki şiirlere karışacağım.
HACİVAT - Pekâlâ, derece alanlara ne veriyorlar?
KARAGÖZ - Her gece kalanlara bir kilo ıspanakla, iki paket muşmula veriyorlar.
HACİVAT - Canım yani en güzel şiirlerin sahiplerine ne kadar ödül koymuşlar?
KARAGÖZ - Üç tane bülbül koymuşlar, birisi kaçmış...
HACİVAT - Anlaşılan şiir yazacağım diye senin olan aklın da yerinde değil... İyice saçmalamaya başladın!
KARAGÖZ - (Söylenir.) Güneş duvara küsmüş. Böcekler taşların gölgesini ısırmışlar...
HACİVAT - Bu nasıl şiir Karagöz'üm?
KARAGÖZ - Köftehor, sen ne anlarsın! Modern şiir! Oğlum öğretti, bana kitaptan şiirler dinletti.
HACİVAT - Yani önünde örnekler var, öyle mi?
KARAGÖZ - Hay hay, önümde ördekler var, arkamda kazlarla hindiler var.
HACİVAT - Sen Kim, şiir yazmak kim?...
KARAGÖZ - Ben de oğluma öyle söyledim? "Kitaplardan seç, altına benim adımı yazıp yolla" dedim. "Babacığım, sen çok güzel modern şiirler söylersin!" dedi.
HACİVAT - Şiirlerini nereye yazıyorsun?
KARAGÖZ - Aklıma yazıyorum, eve gidince de aynısını söylüyorum oğlum kağıtlara yazıyor.
HACİVAT - Hece mi yazıyorsun.
KARAGÖZ - Aklıma ne zaman gelirse, gece-gündüz yazıyorum.
HACİVAT - Anlaşılan serbest yazıyorsun!
KARAGÖZ - Amin, kimse karışmıyor. Ben de serbest yazıyorum.
HACİVAT - Efendim bu hece ile serbest dediğim şiir yazmakta kullanılan ölçülerdir. Oğlun anlattı mı bilmiyorum, bir de kâfiye var.
KARAGÖZ - Nerede Sâfiye var?...
HACİVAT - Sâfiye değil, kâfiye... Yâni şiirde satır sonlarında bulunan ve söylenişleri birbirine benzeyen kelimelere denir. Meselâ güneş, eş, güreş...
KARAGÖZ - Hay ağzına sağlık Hacı Cavcav, ben sabahtan beri onları arıyordum. Bak şiirimi dinle! Duvarla güneş, tuttular güreş... Duvarın dibinde iki leş, biri Hacı Cavcav biri keleş...
HACİVAT - Karagöz'üm unutmadan eve yetiş de, oğlun hemen yazıp göndersin!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkürler