HİZMETLİ-AVUKAT-KADIN-KOCASI
HİZMETLİ:
(Ortalığı temizler, avukatın masasını temizlerken avukat oturmaktadır.) Vallahi
avukat bey çok zekisin avukat yazısının altına Made in Japan yazdırmakla iyi
ettik galiba, herkes Japon malı sanıyor sizi. Televizyonun, elektronik
eşyaların Japon malı olanları var da avukatın Japon malını ilk kez görüyorum.
Japon malı avukat Ahmet Adıgüzel.
AVUKAT:
Japon malı deyip durma işine bak be...
HİZMETLİ:
Ayten isimli bir bayan aradı ve sizinle görüşmek istediğini söyledi. Bir iki
saat sonra geliyorum dedi. Miras işiymiş.
AVUKAT:
Miras işi mi? Tamam ilginç bir olay ama parasıyla değil mi ilgileneceğiz. Sen
bu günlerde fazlaca kilo aldın, onları versen iyi olur. Küt diye kereste gibi
devrilir, geberirsin valla! Sekretersin kendine dikkat etmelisin.
HİZ: Yok
canım, kilom fazla mı ?
AV:
Büyüyünce fil olacakmış gibi bir halin var.
HİZ:
Yapmayın avukat bey. O kadar değil tartıldım seksen beş kiloyum. Yani bir eşeği
tartsan daha ağır gelir.
AV: Zaten
biraz daha kilo alırsan ondan farkın kalmayacak. Bol bol egzersiz yap. Kilo
ver. Sonra kalp krizinden gidersin vallaha...
HİZ: Sahi
mi söylüyorsunuz ?
AV: Tabi
ki, sürekli çalış iş yap. En iyi zayıflama yolu çalışmaktır, ev işi yapmaktır.
HİZ: Ben
eve gideyim o zaman.
AV:
Akıllı, ev işi yapmak için eve gitmeye gerek yok, burada da aynısını
yapabilirsin. Bol bol temizlik yap. Kilo verirsin.
HİZ: Ne
güzel !
AV: Evet
mesela şu sehpayı getir, masanın üstüne koy. (Hizmetli sehpayı alır getirir
koyar.) Yakıştı mı ?
HİZ:
Yooo.
AV: İyi o
zaman geri götür, yerine koy.
HİZ:
Zayıflamak için devamlı böyle mi yapacağım ?
AV: Buna
benzer işler... (Kapı çalar.) Kapıya bak.
HİZ:
Buyurun.
(İçeri
bir erkek bir bayan girer.)
AV:
Buyurun hoş geldiniz.
KOCA: Hoş
bulduk.
KADIN:
Hoş bulduk .
AV:
Hayırdır, bir avukata ihtiyacınız var herhalde.
KOCA:
Hayır efendim, bizim anlayışa, sevgiye, düzene, mutlu bir yuvaya ihtiyacımız
vardı. Ama olmadı. Şimdi mecburen avukata ihtiyacımız var. Boşanmak istiyoruz.
AV: Öyle
mi? Ne güzel! Değil tabi. Demek boşanacaksınız. Biliyorsunuz ki boşanmak ciddi
bir durumdur. Çok iyi düşünmeniz gerekir.
KOCA:
Evet, düşündük, taşındık... Zaten o düşünemiyor. Ben onun yerine de düşündüm ve
karar verdim.
KADIN:Niye
düşünemiyor muşum? Başlamayalım yine.
KOCA:Tabi
başlamaya gerek kalmadı, zaten bitti... Her şey bitti.
AV:
Efendim şimdi niçin boşanmak istediğiniz konusuna açıklık getirelim isterseniz.
KOCA:
Tabi getirelim, açıklık getirelim, niçin boşanıyoruz ulan biz?
KADIN:
Bunun için boşanıyoruz işte!
KOCA:
Evet bunun için boşanıyoruz değil mi? Bunun için bizi boşayın hakim bey, pardon
avukat bey. Hatta made in Japon Bey.
AV:
Tamam, önce şu konuya bir açıklık getirelim. Beyefendi niçin boşanıyorsunuz?
KOCA:
Efendim şunun için boşanıyoruz. Eee eee şey için eee anlaşmıyoruz...
AV:
Tamam, demek bunun için boşanıyorsunuz Allah Allah
KOCA:
(Karısına) Görüyor musun? Adam bile bize hak verdi. Allah Allah bile dedi.
AV:
Hanımefendi siz neden boşanıyorsunuz?
KADIN:
Efendim ben eee şey için boşanıyorum. Eee işte anlaşamıyoruzmuşuz bunun için
boşanıyoruz.
AV: Ne
güzel! değil. Demek boşanacaksınız.
KOCA:
Tabi avukat bey, üstelik boşanmak için bu kadar çok sebep varken dün bir de
demez mi? Ben Fenerbahçeliyim diye. İşte ipler o zaman koptu. Evlenmeden önce
arkadaşın kendisini uyarmıştım.
AV: Ne
diye?
KOCA:
Fenerbahçe’nin adını ağzına almayacaksın diye. Fenerli olduğunu yıllarca
gizlemiş. Yıllardır bir fenerliyle evliymişim de haberim yokmuş.
KADIN:
Fenerbahçeli olmak suç mu şimdi yani?
KOCA:
Evet suç. Ulan tutacak başka takım mı yok? Mesela git Mersin İdman Yurdunu tut
AV: Şimdi
tam anlayamadım da. Siz karınızdan FB’li olduğu için mi boşanıyorsunuz.?
KOCA: Tam
olarak öyle değil tabi. Mesela hanımefendinin matematiği ve kimyası da oldukça
zayıf. Yani böyle olmaz ki. Anlaşamıyoruz. Lisedeyken müzik dersi de zayıfmış
zaten.
KADIN:
Her akşam eve sarhoş geliyorsun, senin eziyetini çekiyorum sürekli, bıktım
artık. Dayanamıyorum. İnsan evlenince huzur, mutluluk ister. Biz hiç huzur
bulamadık mutlu olamadık ki. Ben mutluluğu pembe dizilerde seyrettim.
KOCA:
Görüyorsunuz zeytinyağı gibi üste çıktı. Huzurlu değilmiş miş miş miş.
Çarpılırsın ulan yalan söyleme. Sana huzur bulasın diye Ahmet Hamdi Tanpınar’ın
Huzur adlı romanını bile aldım.
KADIN:
Yine suçlu ben oldum. Sen çocuğumuzun kız olmasından bile beni sorumlu tuttun.
AV:
Çocuğunuz da mı var ?
KOCA:
Evet Ona çocuk denirse var. Daha doğrusu, o kız hanımefendinin. Önceden
anlaştık, erkek olacaktı, olmadı. Bir erkek çocuk bile veremedin bana, yazıklar
olsun!
KODIN:
Tamam, onun suçu da benim, suçsa tabi.
AV: Bu
tartışmalara bakılırsa aranızda çözülmeyecek sorunlar var. Siz en iyisi boşanın
olmaz mı?
KOCA:
Eeee bak bu çok iyi bir fikir, bunu hiç düşünmemiştim. Hatırlattığınız için
teşekkürler avukatçığım. (Sinirlenir) Kardeşim biz buraya boşanmak için geldik,
sen ne diyorsun?
AV:
Hanımefendi siz ne diyorsunuz ?
KADIN:
Ben ne diyeyim, kocam her şeyin en iyisini bilir.
AV:
Kocanız sizden boşanmak istiyor.
KADIN :
Kocam bilir valla! Ben ne diyeyim?
AV: Hanımefendi
siz çalışıyor musunuz?
KOCA:
Evet, ev işleri yapıyor, çamaşır, bulaşık falan...
AV: Öyle
değil, paralı maaşlı bir işte çalışıyor mu ?
KOCA: O
ne demek ulan? Kafamda boynuz falan görüyor musun sen ?
AV:
Beyefendi konuyu saptırmayın. Hanımefendi çalışmıyorsa ve boşanmak istemezse
ona boşanınca nafaka vermek zorunda kalacaksınız.
KOCA:
Nafaka mı o ne? Sadaka gibi bir şey mi?
AV: Hayır
aylık belli bir miktar parayı sürekli vereceksin.
KOCA:
Hadi ya! İyi valla! Karıyı hem boşayalım, hem de para verelim. Ulan
nişanlanırken para, evlenirken para, boşanırken para, boşadıktan sonra para...
Ne ulan bu karı milletinden çektiğimiz? Medeni Kanun değişsin, böyle olmaz
arkadaş!
KADIN:
Vallahi avukat bey kocam en iyisini bilir. Geçende bir filmin sonunda ne olacağını
bile bildi. Şaştım kaldım.
KOCA:
Salak, o filmi önceden izlemiştim .
AV: Sizin
boşanma kararınız kesin mi ?
KADIN:
Vallahi ne desem bilmiyorum. Babam beni bu adama verdi. Birkaç kere telefonda
konuştuk, sonra evlendik. Ben üzerime düşen görevleri yapıyorum. Temizlik,
bulaşık, yemek, çamaşır falan, ama kocam olan bu adam da üzerine düşeni
fazlasıyla yapıyor: İşe gidiyor, geliyor, hatta fazlasını yapıyor. İşten
yorulup geliyor, bir de beni dövüyor, iyice yoruluyor, ben bu duruma
üzülüyorum. İki yaşında kızımız var, onu gözümüz görmez oldu neredeyse.
KOCA:
Kızımız deme o senin kızın. Kahvede bile herkes benimle dalga geçiyor, “kız
babası” diye. Çok zoruma gidiyor. Üstelik çocuk 2 yaşına geldi, çarpım
tablosunu bile bilmiyor.
AV: Bu
tartışma uzar gider. Siz kararınızı verin, beni de boş yere yormayın. Biz
sekreterimle egzersiz yapacağız daha. Evet hanımefendi, boşanmak istiyor
musunuz ?
KADIN:
Tabi ki gururlu, şerefli bir insan olarak, beni sevmeyen benle yaşamak
istemeyen biriyle evli kalmak istemem.
-SON-